Tepecik'ten Dünya'ya Ahmet ULUÇAY


Onun ağzından “Kendimi anlatıyorum. İçinizde bende varım. Anlatacak bir hikayem var. Söz bende! Ben kendimi anlatıyorum demek gibi sinema.” 
     Ahmet ULUÇAY, Kütahya ilinin Tavşanlı ilçesinin Tepecik köyünde doğdu. Sadece ilkokulu okuyabildi. Sinemaya merakı ise köyüne gelen gezici ile başladı. Hayatında hiç film görmemişti. Resmi sevdi hep. “Kımıldayıverse” dedi.
      Sevdiği kıza dahi kendini sinemayla tanıtacaktı. “Çılgınım da yani. Yaparım. Bir kişiye kendimi kanıtlamak içinde olsa sinema yaparım. Değer. Değmez mi?" Eline geçirdiği bir kamerayla başladı…
“Birisi dedi ki bende bir kamera var. Size veriyim kamerayı film çekersiniz dedi. O zaman ben dönüşü olmayacak yola girdiğimin farkına vardım." İstanbul’da kapı kapı dolaştı. Şu sözlerle anlatıyordu:
“Şunu birazcık okuyun ya. Üç sayfa okusanız kendinizi alamayacaksınız. Bakın dokunun bari. Bunun kumaş başka kumaş dedim. Yok, kimselere okutamadım."
"Derdin olması lazım. Dert gerekir. Derdi olmayan sinema yapamaz."
Köylerinde hiç sinema görmeyen kişilere sinema izletmeyi aklına koymuştu. Ve şöyle diyordu:
"Lumiere kardeşler sinemayı icat etmeseydi mutlaka bizim köyde icat edilirdi. Kesinlikle buna inanıyorum. Bir fikir, bir çekiç ve bir testere yeter. Bir fikir! Önce fikir."
Sinemaya olan hayranlığında çevresinden çok tepki aldı. İlk önce ona deli diyenler bile oldu. Babası da herkes gibi bu işin ona mı düştüğünü sorguluyordu. Babası oğluna dargın vefat etti. Ama o vazgeçmedi.
"Hayatının sonuna kadar görüşmedi benimle. Bir kez bile konuşmadı."
O pes etmedi. Sinemaya sıkı sıkı sarıldı. Hayallerinin peşinde gitmesi onu diğer insanlardan ayırıyordu.
"Seyrettiğim filmleri sürekli yeniden kafamda çekerdim. Kameralar, oyuncular, ışıklar hepsini yeniden sahneye koyardım. Devamlı bunu yaptım."
11 tane kısa ve bir tane de uzun filmi vardır. İlk kısa filmi optik düşler. Kendisi yönetmenliğini ve senaristliğini yapmıştır. Bu film uluslar ve uluslararası festivallerde gösterilmiştir.
       Onun bu hayallerinde ona en yakın olan arkadaşı İsmail idi. En büyük hayalleri ise film yapmaktı. Bunun için makineye ihtiyaçlarının olduklarını biliyorlardı. Samanlıkta tahtadan bir makine yapmayı başardılar.  Daha önce film görmemiş köylüleri sinemayla buluşturdular.
   Sinemada ilerlemesini sağlayanların arasında iflas etmesi de yer almakta.
"Yıllarca kamyonculuk yaptım. Tavukçuluk yaptım.  İkisinde de iflas ettim. Yem fabrikasına işçi olarak girdim. Sekiz yıl orada çalıştım. Eğer iflas etmeseydim sinemacı olamayacaktım. Sarılacak umudum yok. Yapmalıydım. Bundan başka hiçbir şeye aklım ermiyordu. “
      İsmail’in hakkında çok yetenekli olduğunu söylüyordu. Ama İsmail’in hevesi azalıyordu. Yoluna yalnız devam etti.
      O uzun metrajın resmini yaptı ve böylelikle karpuz kabuğundan da gemiler yapabileceğini herkese gösterdi…
"Asla böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmedim ama o gün o sahnenin çekilmesi gerekiyordu. Berber aradım taradım. Bulamadım. Baktım olacak gibi değil gittim saçlarımı sakallarımı kestim. Kendim oynadım."

"çekmezsem delirirdim"
Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinin Tepecik köyünden çıkan başarı hikayesini öğrenmemizi sağlayan hocalarımıza minnettarız…

~Nazım Hikmet'in 117. Yaş Günü 

Yorumlar

Popüler Yayınlar